Ahmet İnan

Ahmet İnan


ARINÇ ve METİNER

19 Haziran 2022 - 12:05

ARINÇ ve METİNER  

 Bülent Arınç’ın bana bir iyiliğini hiç unutmam: 1996 da Ankara'da öğretmen iken sicil amirim olan bir müdür, meğerse sicilime “EVRAK HIRSIZLIĞI VAR” diye bir not yazmış.  

O yıllarda memur sicilleri henüz kalkmamıştı.   

Tabi benim bundan hiç haberim dahi olmamış.  

2000 yılında Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesine öğretim üyesi olarak atandığımda yine haberim olmadı.  

Nihayet yıllar sonra bir çete reisi, çalıştığım İlahiyat Fakültesine FETÖ TİPİ TİPOLOJİK sahte yöntemler ile korsan dekan vekili yapılınca, hakkımda açtırdığı bir soruşturma vesilesi ile bana hitaben yazdığı bir resmi yazıda, geçmişte sicilimde “EVRAK HIRSIZI” olduğuma dair bir not yazılı olduğunu yazdı. 

Bereket artık Bilgi Edine Yasası çıkmıştı.  

Dicle Üniversitesi Rektörlüğüne bir dilekçe yazarak geçmişe yönelik sicil raporlarımın birer onaylı fotokopisini talep ettim.  

Rektörlük talebimi yârine getirdi. 

O zaman öğrendim ki, 1996 yılı sicilime gerçekten de “EVRAK HIRSIZLIĞI VAR” diye püsküllü bir yalan ve iftira yazılmış.  

Peki 1996 yılında bu İmam-Hatip Müdürü, sicilime niçin bunları yazmıştı?  

Çünkü ben 1992 yılında “Kürtçe Matbuatta Serbesttir” mealinde bir kanun çıktığında,  hiçbir müstear isme sığınmadan ana dilim olan Kürtçe ile yazılar yazmaya başlamıştım.    

Bu, devletin içindeki çetelerin bütün oklarını üzerime çekmesine neden oldu.

Öyle ya: Devlet adına devlete rağmen terör...   

Hele hele o tarihte.            

İşte o İmam-Hatip müdürü bir Türk’ün bana olan kini, öfkesi, Kürtçe yazmam sebebi ile idi.  

Türk’ün onurlusu da var onursuzu da.     

*** 

Gelelim 2005 yıllara.

Artık Dicle Üniversitesinde görev yapmaktayım.    

FETÖ yöntemleri ile başımıza korsan dekan vekili olan bir çete reisi, dekan vekaletini kanun dışı yollarla elde ettiğini söylediğim için bana kin ve öfke duymuş; açtırdığı bir soruşturmada beni “EVRAK HIRSIZI” diye ilan etmişti.   

Beni basit bir çıkarı uğruna hırsızlıkla itham eden bu dekan vekili Kürt idi.  

Çünkü Kürdün de onurlusu var, onursuzu var.  

***

Peki Bülent ARINÇ ne yaptı o zaman?  

O zaman Bülent ARINÇ, TBMM Başkanı idi.  

Ben de TBMM dilekçe inceleme komisyonu aracılığıyla Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu konuda bir soruşturma açıp, benim 1996 yılında herhangi bir hırsızlığımın olup-olmadığının tespit edilmesini istedim.  

Ayrıca, o zamanlar Özgür Gündem gazetesindeki köşe yazımda “Bülent ARINÇ’ın Dikkatine” başlığıyla bir yazı kaleme aldım ve Sayın ARINÇ’ın konu ile ilgilenmesine dikkat çektim.  

Ne de olsa, RP İstanbul Milletvekili olan Hüseyin KANSU Bey’e danışmanlık yaptığım dönemden kalma bir hukukum vardı Bülent Bey’le.  

Gazetedeki köşe yazım etkili olmuş ki, ertesi gün fakültedeki odamın telefonu çaldı ve soyadının SALAMTÜRK olduğunu hatırladığım bir kişi benimle konuştu.  

Bu kişi, kendisini Bülent ARINÇ’ın basın danışmanı olarak tanıttı ve Sayın ARINÇ’ın selamlarını ve konu ile ilgileneceğine dair sözünü, iletti.     

Gerçekten de aylar sonra Milli Eğitim Bakanlığının soruşturması tamamlandı ve aklandım; üstelik 1996 yılı için bir yıl kademe de verildi bana.

Hala bunların belgeleri var elimde. 

İşte bu noktada Bülent ARINÇ’a minnetarım. 

Fakat zaman zaman FETÖ’ye arka çıkması konusunda kendisine asla katılmıyorum.  

FETÖ ki, zulmen ve bağyen Doç. Dr.Necip HABLEMİTOĞLU’nu öldürdü.   

Yine gaddarlıkla Muhsın YAZICIOĞLUNU öldürdü. 

Daha neler; neler...  

FETÖ'nün yaptığı gaddarlıkları Avusturya hükümetine bile kabul ettirdim.   

Kendisine biat etmeyen, hangi dünya görüşünden olursa olsun, yok etmeyi kendine amaç edinmiş CIA bağlantılı FETÖ’ye sahip çıkmak; hele bir Müslüman için akıl karı değil.  

15 Temmuz 2016 olayı ertesinde TASAM’daki bir sempozyum vesilesi ile Bülent ARINÇ ile görüştüğümüzde kendisine, bana yapılan hırsızlık iftira ve ithamına karşı gerçeğin bir an önce  ortaya çıkması konusunda yardımcı olduğu için teşekkür ettim.  

Fakat konuyu FETÖ’ye getireceğimi anlayınca hemen sıvışıp kaçtı.  

İflah olmaz bir Fethullah GÜLEN hayranı Sayın ARINÇ.  

Ama iyi ki her şeyin üstünde bir devlet akliyesi var.  

*** 

METİNER’e gelince:  

Milletvekilliğinin ilk dönemi idi.    

Gençlik yıllarımızdaki hukukumuza dayalı olarak beni TBMM’ye davet etmiş ve o zaman YÖK ile olan sorunlarımı çözme sözü vermişti. 

Ben de Diyarbakır’dan Ankara’ya gelmiş ve TBMM’deki odasına gitmiştim. 

Önce YÖK’ün beni sahte belgeler ile görevden aldığına dair topu topu yedi sayfa belgeyi koydum masasına.  

Eliyle itip, bakmadı o belgelere.  

“Sen benim YÖK Başkanıma çete dersen, ben sana yardımcı olamam” dedi o mütekebbir edası ile.  

Ben de ikram ettiği çayı içmedim ve derhal dışarı çıktım.  

Hatta olup biten gürültüyü bir olay çıkrama gibi anlayan veya öyle tezgahlayan korumaları daldı içeri.  

Ama ben derhal uzaklaştım.  

“Ne şirret şey” dedim içimden. 

*** 

Bir ara, anılan sahte belgeleri, Sayın Gürsel TEKİN ile TBMM koridorlarında karşılaştığımda da onunla da paylaşmış idim.

Beni odasına alıp, bir süre dinlemiş ve o sahte belgelerin fotokopilerini almıştı. .    

Ama, muhalefetteki bir parti mensubu ne yapabilir idi ki.  

Sayın TEKİN ile ilk ve son görüşmemiz idi.

Kendisine o gün bu gün; hep saygı duydum.  

Çünkü o gün, AKP hakkında benim akıl edemediklerimi söylemiş idi. .       

*** 

22 Nisan 2014 AKP grup toplantısına katılarak Sayın ERDOĞAN ile yüz yüz görüştüğümde; 2007 yılında DTP desteği ile Adıyaman’dan bağımsız milletvekili adayı olduğumu, seçimi kaybettiğimi ve Dicle Üniversitesindeki görevime geri döndüğümü, ancak sahte belgeler üretilerek görevden defalarca alındığımı, söyledim.  

Bunun üzerine kısa bir müddet sonra MİT devreye girerek o sahte belgeleri, Diyarbakır’a gönderdiği bir elemanı aracılığıyla benden aldı ve 15 Temmuz 2016 olayı ertesinde, bu belgeler ekseninde Dicle Üniversitesindeki FETÖ’yü çökertti.  

Yani daha önce METİNER’in  burun kıvırdığı o belgeler üzerinden MİT, Dicle Üniversitesindeki FETÖ’yü çökertti.  

İşte METİNER bu. 

Bize METİNER lazım değil; Devlet aklı lazım.   

*** 

Bunlar, alışmışlar iktidar erkini ele geçirince krallar gibi sorumsuz davranmaya.  

Hak. hukuk, insanlık nedir bilmezler. 

Şimdi birbirlerine düşmüşler. 

Tencere dibin kara, seninki benimkinden kara. 

Al birini; vur ötekine.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum